Abdullah İbn-i Mesud

Halil Kara


          SAHABE KİMDİR KİME SAHABE DENİR?

          Sözlükte dost anlamlarına gelir. Çoğulu sahabe veya Ashab'dır. Terim olarak Hz. peygamber devrine yetişmiş, Müslüman olarak Hz. peygamber'i görmüş, o'nun sohbetinde bulunmuş ve Müslüman olarak ölmüş olan kimselere sahabe denir. Sahabe kadın olursa, sahabiyye ismini alır. Allah Teâlâ’nın Hz peygamber'in Ashabî hakkında ki ayetleri başlıca şunlardır; sahabe hakkında pek çok ayet nazil olmuştur. Tevbe 117-118 – Fetih 18-19 – Haşr 8-9 – Zümer 23 – Secde 15-17 – Şuara 26,29 – Ahzab 23-24 – Zumer 9 – Tevbe 100 v.b. ayetleri göstermek mümkündür. Örneğin Allah Teâlâ bir ayeti Kerimede Resulu’nun Ashabı'nı şu şekilde övmektedir; “Öne geçen Muhacirler ve Ensar ile olanlara güzellikle uyanlar; Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır ve (Allah) onlara, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur” (Tevbe/100) Başka bir ayeti Kerime'de “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.” (Al-i İmran, 110) Hz Ömer, bu ayet Peygamberin Ashabı'na aittir kim Ashab'ın izinden giderse onlarda insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olurlar dedikten sonra, “Ey insanlar kim bu ayetin kapsamına girmek istiyorsa Allah'ın buradaki şartını yerine getirsin” demiştir. İbni Mesut şöyle demiştir, “Allah kullarının kalbine baktı ve Muhammed'i seçip onu peygamberlilikle görevlendirdi. Onu ilmiyle seçti onun ardından insanların kalbine Allah Teâlâ yine baktı ve ona sahabeleri seçti, onları dininin yardımcıları ve peygamberinin de vezirleri olarak kıldı. Müminlerin güzel gördüğü güzeldir Müminlerin çirkin gördüğü de Allah katında çirkindir.

          ONLAR NASIL ANLADILAR VE NASIL YAŞADILAR?

          Onlar hayatlarının merkezine Allah'ı ve Peygamberi yerleştirmişlerdi onlar tüm istek ve arzuları Allah bizden ne ister Resulullah bizi nasıl görmek ister heyecanını yaşıyorlardı. Allah Resulü'nün has talebelerinin hayatları hızla değişti cahiliye dönemine ait bir zerrecik dahi olsa Allah Resulü hemen müdahalede bulunurdu. Ebu zere olduğu gibi, hatırlayın Hz. Ebu zer ile Hz. Bilal aralarında çıkan bir ihtilafı tartışıyorlardı. Hz Ebu zer Hz Bilal’a siyah kadının oğlu deyiverdi. Hz Bilal içerlendi, Hz Peygambere şikâyette bulundu, Hz Peygamber bir adam gönderip Hz Ebu zeri huzuruna çağırdı Ebu zer mahcup bir şekilde Peygamberin huzuruna geldi diz çöktü Hz Peygamber Ey Ebu zer sende hala cahiliyetin kalıntıları mı var dedi ve o'na nasihatlerde bulundu, gidip Bilal’dan özür dilemesini istedi. Ebu zer Hz Bilal’ın evine gitti kapısını çaldı. Hz Bilal’ın hanımı kapıyı açtı Ebu zer boynunu kapının eşiğine koydu Bilal’ın hanımına, “git Bilal’ı çağır vallahi Bilal bu boyuna ayak basmadıkça, bu boyun buradan kalkmaz dedi. Hanımı Hz Bilal’ı çağırdı Hz Bilal kapıya geldi Ebu zer ey Bilal boynuma bas dedi, Hz Bilal bu boyuna basılmaz ancak öpülür dedi ve kaldırıp sarıldı. Onlar topyekûn vahiye sarılmışlardı. Ashabî kiram evlerine vardıklarında karşılaştıkları ilk sual bu gün ayet indimi? Resulullah bir şey söyledi mi? oluyordu. Onlar aile bireyleriyle bir birlerini tamamlıyorlardı. Hepsi birer yıldız olup dünya'yı aydınlattılar. İşte o yıldızlardan biride Abdullah bin Mesud’ur (r.a.).

          Gençliğinde koyun güderek çobanlık yapmıştır. Abdullah bin Mesud Hz. Peygamber (sav) İle ilk tanışması ve karşılaşmasını şöyle anlatır. “Ben Ukbe b. Ebi Muayt’in koyunlarını güdüyordum. Bir gün Resûlullah (sav) ve Hz. Ebu Bekir (r.a) yanımdan geçiyorlardı, Resûlullah (sav) bana sütümün olup olmadığını sordu, ben de ona çoban olduğumu ve bu koyunların emanet olduklarını söyledim. Bunun üzerine Resulullah (sav) “Yavrulamamış ve süt vermeyen bir koyunun var mı? Bana gösterir misin?” dedi. Ben de koç yüzü görmemiş bir koyun getirdim. Resulullah (sav) koyunun memesini tutup sağmaya başladı. Gerçekten yavrulamamış ve sütü olmayan bu koyundan Allah'a dua ederek süt sağıp Ebu Bekir’e (r.a) verdi, Hz Ebu Bekir içti sonra kabı Resûlullah (sav) alıp o da içti, bende bu sözleri bana öğret dedim o'da bana sen eğitilebilir, öğretilebilir bir çocuksun dedi.”        

            HZ İBNİ MESDUN EMANETE SADAKATI

          Çocuk yaşta peygamberin dikkatini çekmeyi başarmıştır, işte İbn Mesut o günden sonra Hz Peygamber’in (sav) yanından ayrılmadı. İslam’ı kabul edenlerin altıncısıdır. Abdullah ibn Mesut Kur’an’ın tamamını ezberlemiştir.

          İBNİ MESUT'UN CESARETİ MÜŞRİKLERLE MÜCADELESİ

          Müslümanların açıktan ibadet edemedikleri bir zamanda Abdullah İbn Mesut, Kâbe’de Kur’an okumak istemişti, Hz. Peygamber (sav) ve Ashab'ı bunun tehlikeli bir hareket olduğunu söylemişler, fakat İbn Mesut “Beni, onların şerrinden Allah korur” diyerek kalkmış ve Kâbe’ye gitmişti. Kur’an-ı Kerim’den Rahman suresini okumaya başlamıştı, Kureyş’liler kızmış, İbn Mesut’u kızgın kumlara yatırıp İslâm’ı terk etmeye davet ettiler, Fakat İbn Mesut, bu ezalara zerre kadar önem vermedi. Müşrikler de işkencelerinin bir fayda vermeyeceğini anlayarak onu bıraktılar. İbn Mesut, İlk fırsatta aynı hareketi tekrarlamıştır. Bu hareketlerinin sonucu olarak kendisine müşrikleri düşman etti ve Mekke’yi terk etmek zorunda kaldı, önce Habeşistan’a daha sonra Medine’ye hicret etti. İbn Mesut, bütün büyük savaşlara katılmış ve hepsinde de önemli fedakârlıklar göstermiştir. İbn Mesut (r.a.) Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber gazveleriyle Mekke’nin fethinde Resulullah (sav) ile birlikte bulundu Abdullah İbn Mesut, her gazada, Allah yolunda Şehit olmak gayreti ile savaşan sahabelerdendi. Hz. Peygamber’in (sav) vefatından sonra kısa bir müddet inzivaya çekildi fakat Hz Ömer devrinde heyecanı yeniden uyandı. 

          İBNİ MESUD'UN HAZİNE BAKANLIĞI

          Hz. Ömer, İbn Mesut’u Küfe kadılığına tayin etti, beytülmal’in muhafazasını İbn Mesuda verilmişti. Beytülmal önemliydi, çünkü burası binlerce mücahidin tahsisatını karşılıyordu. Horasan, Türkistan ve bunlara benzer diğer yerlerde, cihada katılan Müslümanlar en uzak cephelerde çarpışan ordular, buradan teçhiz ediliyordu. Onun için olacak ki Hz Ömer küfelilere yazdığı mektupta “kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki Abdullah bin Mesudu size göndermekle sizi kendi nefsime tercih ettim ona sahip çıkın, ondan öğrenin, istifade edin” dedi. Abdullah İbn Mesut aynı zamanda son derece zahit ve muttaki idi, dünyevi hiçbir zevk onu çekememişti.

          İBNİ MESUD KÜFE MEKTEBİ İMAM AZAMIN BU EKOLÜN TALEBESİ OLMASI.

          Fıkıhta tefsir de ve Allah Resulü'nün sünneti saniyesin de liderdi nasipliydi. İbn Mesut, İslama girdiği günlerden beri ilimle uğraşmakla kendini göstermişti İbn Mesut, Resulullah’ın (sav) en özel en mahrem dostlarından ve adamlarındandı. Birçok özel hizmetlerini yapardı, ayrıca o, Resulullah’ın (sav) sırdaşlarındandı ve meclisine izinsiz girer, onunla konuşur, emirlerini dinler ve bütün arzularını yerine getirirdi. Resulullah'a yakınlığı sebebiyle geniş bir bilgiye sahipti, o devire ait bilmediği bir şey yoktu, Kur’an’ı en iyi bilen, en mükemmel ezberleyen ve en iyi kıraat eden zatlardandı. Resulullah onun sesinden Kur'an dinlemeyi severdi ve ağlardı, Resulullah hakkında şöyle buyurmuştu: “Kur’an’ı dört kişiden öğreniniz; İbn Mesut’tan, Muaz b. Cebel, Übey b. Kaab ve Ebu Huzeyfe’nin Mevla’sı Salim’den.” Başka bir hadisi şeriflerin de Resulullah “İbni Mesut’un tarikine tutunun onun izinden gidin buyurmuştur.” Hz Ömer ilim ve anlayışla dolu bir insandı derken Ebu Musa el-Eşari içinizde Abdullah bin Mesut gibi bir âlim varken bize bir şey sormayın demiştir. Kendisi bu hususta şöyle buyurur; “Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın Kitabı’ndan hiçbir sure yoktur ki, onun nerede indiğini en iyi bilen ben olmayayım. Hiçbir ayet yoktur ki, niçin indiğini en iyi bilen ben olmayayım develerin ulaşabileceği yerde Allah’ın Kitabı’nı benden daha iyi bilen birinin olduğunu bilsem, mutlaka deveye binip ona giderdim.”

          İBNİ MESUT'UN BİD'AT İLE MÜCADELESİ.

          İbni Mesut Sünnete aykırı davrananlara şiddetle karşı çıkardı. Abdullah bin Mesut'un kulağına geldi ki bir topluluk akşam ile yatsı arasında oturmuş tespih, tehlil, tefil yapıyorlar. İbni Mesud onlara “siz bidat olan bir şeye öncülük ediyorsunuz. Eğer bu yaptığınız bidat değilse Muhammed'in Ashab'ı sapıklık içindedir demek gerekir” demiş. Amr b.utbe b. Erkad “Ey ibni Mesut ben Allah'tan af talep ediyorum, yaptığımdan pişman oldum” demiş ve dağılmışlar. İbn Mesut kendi rey’i ile Kur’an’ı tefsir etme hususunda son derece ihtiyatla hareket ederdi. Kendisi bunu izah ederek der ki: “Mescitteydim, orada Kur’an’ı kendi rey’iyle tefsir eden bir adamı gördüm ve hemen oradan ayrıldım.” İbni Mesut küfede bir ekoldü onun mektebin pek çok öğrencisi vardı, İmamı Azam o mektebin örencisiydi.

          İBNİ MESUD KIRAATTA DA LİDERDİ İLİMDE DE LİDERDİ SAYGIDADA DA LİDERDİ.

          İbn Mesut’un kıraati son derece güzeldi. Resulullah, Kur’an’ı ona talim ettikten sonra sesinden dinlemek isterdi. İbn Mesut, Resulullah’a yakınlığı dolayısıyla son derece geniş bilgiye sahipti. Onun, o devre ait bilmediği yoktu dersek mübalağa etmiş olmayız. Bununla beraber o, asır-ı saadete ait rivayetlerde son derece ihtiyatlı davranırdı. Amr b. Meymun söyle der: “Abdullah ile tam bir yıl kaldım, bu müddet içinde onun Resulullah buyurdu dediğini duymadım, şayet böyle bir söze başlarsa bütün vücudu ürperir ve alnından terler akardı.” O, talebelerine derdi ki: “Resulullah’dan bir söz naklettiniz mi, o sözün nübüvvet ve risâlet şanına en lâyık, ümmetinin hidayetine en faydalı ve takvaya en uygun olanını gözetiniz.” O, çok rivayetiyle tanınan Muksirun sahabelerden biridir, onun rivayetleri çoğunlukla Resulullah’dan öğrendiği farzları açıklayan ve dini emirlerin kolayca anlaşılmasına yardımcı olan talimatlardır, ondan rivayet edilen hadislerin toplamı 848’dir. İbn Mesut, fıkıh İlminin kurucularından olan fakih sahabelerden biridir. O, özellikle Hanefi fıkhının temel taşıdır. İbn Mesut, halka fıkıh meselelerini ve içtihatlarını öğretir, bütün müracaatlarını cevaplar ve problemlerini hallederdi. Abdullah İbn Mesut, kıyas ile muasırlarının birçok problemlerini çözmüş, bu kaidenin yerleşmesinde son derece büyük hizmetlerde bulunmuş ve böylece usul-ü fıkıh ilminin ortaya çıkmasına büyük katkıda bulunmuştur. İbn Mesut, sünnet-i seniyye’ye uygun bir ahlâk sahibiydi, o, ahlâk ve yaşayış tarzını bizzat Resulullah’dan öğrenmişti. Resulullah (sav) ona, kayıtsız şartsız bir müsaade vermişti. İbn Mesut’a: “Her zaman yanıma girebilirsin, ancak benim mani olacağım zamanlar hariç” derdi. Hz. İbn Mesut, son derece misafirperverdi. Küfe’de ikamet ettiği sırada evi hiç misafirsiz kalmazdı. İbn Mesut, Ramazan’dan başka çoğu günlerde de oruç tutar, Aşure günlerini de oruçlu geçirirdi. İbn Mesut, son derece külfetsiz bir hayat sürer, gayet basit yemeklerle beslenirdi. Bir gün, bir dakika da olsa adalet ve insaftan ayrılmamıştır. Küfe’deki görevi sona erdirildikten sonra Medine’ye dönen İbn Mesut, Medine’de bir süre kaldıktan sonra hastalandı. Bir gece rüyasında Resulullah’ı (sav) gördü, Hz. Peygamber onu davet ediyordu, altmış yaşını geçmiş olarak 652 yılında vefat etti. Cenaze namazı Hz. Osman veya Hz. Ammar (r.a) tarafından kıldırıldı ve naşı Baki kabristanına defnedildi. Hz. Osman b. Mazun ise onu kabrine indirdi. 

 

Kaynak:

Hadis Ansiklopedisi

Halid Muhammed Halid - Ümmetin yıldızları, Hayatu-s sahabe

Dini kavramlar sözlüğü - Diyanet

Yazarın Eski Yazıları