Yeni dönem "Örnek Nesil" İçin Haydi Bismillah

Halil Kara


İslam’ı nasıl anladılar nasıl yaşadılar

Sahabe, Kur’an’ın ve Resulullah’ın (sav) mucizesi olan bir topluluktur. Bu hakikat, dünden bugüne birçok âlim tarafından ifade edilmiştir. Meselâ, İslâm Hukuk Metodolojisinin en önemli simalarından biri olan Karafi (v.684), bu husustaki kanaatini şu şekilde ifade eder: ‘Peygamber efendimizin sahabeden başka hiçbir mucizesi olmasaydı “sahabe” Allah Resulü’nün nübüvvetine delil olarak yeterdi (Karafî 2001, 4: 305). İşte bu yüzdendir ki bizler mucizeliği temsil eden sahabenin ahlakını, ihlâsını, ilmini, imanını, teslimiyetini, muhabbetini, aşkını ve birçok konu da hayatlarımıza uygulayabileceğimiz tecrübelerini örnek almayı ve amel etmeyi istedik. İstedik ki Risalet Davasında öncülerimiz onlar ve onların hayatları olsun. İstedik ki dinin nasıl yaşanacağını, nasıl ideal Müslüman olunacağını doğrudan Efendimizden öğrenmek şüphesiz ki sadece onlara kısmet olmuştur ve bizde bu mirası sürdürüp onlardan teslim alalım. Sahabeyi ayrıcalıklı kılan neydi peki? Kur’an ve Sünnetin Sahabeye yaptığı vurgu hepimizin malumudur. Sahabe kuşağının Yüce Allah nezdinde farklı bir değere sahip olduğunu ifade buyuran ayetlerden biri şöyledir: “Muhacirun ve Ensar’dan sâbıkûn-i evvelûn ve bir de ihsan şuuruyla onlara tabi olanlar var ya, Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kurtuluş budur. “ (Tevbe, 100)

Örnek nesil, İslami nasıl anladılar nasıl yaşadılar başlığında, geçen dönem bir yolculuğa başlamıştık. İnşallah bu dönemde de aynı yolculuğumuza devam edeceğiz. Şöyle bir soruyla başlayalım; bizler peygamberin ve sahabenin hayatını ne kadar anlayabiliyor ve bunları hayatımızda ne kadar örneklendirebiliyoruz? Şurası gerçek ki biz toplum olarak anlama problemi yaşıyoruz lakin anlama problemi sadece bizim ile sınırlı bir problem değil. Anlama problemi insanoğlunun en ezeli problemlerinden birini teşkil Eder. Rahatlıkla söyleyebiliriz tüm vahiler ve onları tebliğ eden elçiler insanın kendisini Allah'ı ve eşyayı doğru anlayıp anlamlandırabilmesi için gönderilmişlerdir. Değilse bir den fazla peygamber’in gönderilmesini nasıl izah edilir. (İslam oğlu)

BİZLER ANLAMA PROBLEMİNİ NASIL AŞACAĞİZ

Bizim anlama problemi aşmamız için Peygamberleri ve Havarilerini yani Ashabınıirdelememiz gerekiyor' ki bizde onları anlayabilelim elbette bu irdelemeyi yaparken de dikkat edeceğimiz hususlar var bunlardan birincisi savunmacıtavır; her şeyi toptan Kabul etmek ki bu anlayışıtakındığımız takdirde onlarıanlayamayız. İkincisi de indirgemeci itham; her şey de bir şeyler aramakta olup bizleri bir başka çıkmaz yola sürükler. Allah korusun. Peki, bizim takınacağımız tavır ne olmalıdır? Tabii ki takınacağımız tavır hâkim tavır olmalıdır çünkü en ideal ve olumlu tavır hiç şüphesiz hâkim tavırdır, savunmaları dikkate alır ithamları dinler ve en sonunda olması gereken makul kararı verir.

KUR’ÂN DA ÖRNEKLER

Kur’an-ı Kerim ilk dönemlerden itibaren müminlere örnekler vermektedir. Peygamberin içerisinde olduğu durumu ve zorlukları aşması için sabırlı davranması hususu kalem suresinde ’’ Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi Yunus gibi olma.(kalem suresi 48-50) Rabbimiz müntehine-4’te Hz. İbrahim’den ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır.  Ve yine Müslümanların işkence altıda ve çok zor durumda oldukları bir vakit Rabbimiz Buruc süresinde(4-8) buyuruyor ki; “Hendekleri hazırlayanların canı çıksın, bol yakıtı olan ateşi oralara dolduranların, hani onlar hendeklerin başında oturuyorlardı, müminlere yaptıkları işkenceleri seyrediyorlardı, müminlerden öç almalarının tek sebebi aziz övgüye lâyık Allah'a inanmalarıydı.” Ve yukarıda okumuş olduğumuz Ahzab suresinde(21); “Andı olsun ki, Resulullah sizin için Allah’a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” Şeklinde buyurmaktadır.Şüphesiz Allah resulünü en iyi örnek alan sahabe neslidir. Bizde sahabeleri anlama ve yorumlama gayreti içerisindeyiz.

SAHABE’NIN YETİŞME TARZI NASILDI?

 Asr-ı Saadet’teki Kur’an nesli eşzamanlı ama tedrici olarak

1- İtikadı,

2-ahlaki,

3- ibadi,

4- muamelat,

5- siyasi muhtevanın işlenmesiyle yetişmiştir.

Sahabe bu beş temel üzerinde inşa olunmuştur. Bizler sahabe’yi örnek alırken insan oluşunu unutmayalım bizim zaafımız olduğu gibi onlarında zaafları vardır. Kuran’ın pek çok yerinde sahabe övüldüğü gibi pek çok yerinde de yerilmiştir. Sahabe de bir insandır. Hataları olmuştur. Kusur işlemiştir. Uyarılmışlardır. Cezalandırılmış, eğitilmişlerdir. Fakat onlar; günahlarını turşu gibi bir kenarda bekletmediler, günah olduğunu anlayınca geri geldiler. Tıpkı cahil iyeden imana koştukları gibi günahlardan da tövbeye koştular. Uhud Savaşı’nda Resulullah’ın Aynen Geçidi’ne yerleştirdiği elli kadar okçunun zaafları yüzünden Müslümanlar büyük zayiat vermiştir. Bu olay Kuran’da “Zaafa düştünüz. Dünyayı isteyeniniz de vardı, ahreti isteyeniniz de.” (Al-i İmran, 3/152) diye ifade edilmektedir Tebuk Savaşı’na katılmayan Ka’b Bin Malik ve arkadaşları Peygamberimiz tarafından bir tür cezalandırma anlamına gelen bir uygulamaya maruz kalmışlardır ki Medine’yi onlara dar eden boykot meşhurdur. (Tevbe, 9/117) Kur’an Peygamberimizin yanında sanki sıradan bir arkadaşlarıymış gibi bağırarak seslenen, neredeyse amelleri boşa gidebilecek derecede rahatsız eden sahabenin varlığından bahseder. (Hucurat, 49/2) Kur’an-ı Kerim’in toplumsal nezaket ve incelik konusunda sahabeyi net uyarılarla eğittiğini görürüz. Odaların arkasından Peygamberimize bağırarak seslenen sahabenin bu davranışını gündemleştirmiş ve onların bu yanlışlığını tashih etmiştir. (Hucurat, 49/4) Yemek için davet edildiği halde Peygamberimizin evinde lafa dalarak uzun süre oturmak kaydıyla onu rahatsız eden sahabeler de uyarılmıştır. (Ahzab, 33/53)

İLK KUR’AN NESLİ OLAN SAHABENİN VAHİY ALGISI

İlk Kur’an nesli teoride boğulmadı. Vahyin çizgisinde Hz. Peygamber’in örnekliğinde fert ve toplum planındaki şahitliğini üstlendi. Hasan Türabı ilk Kur’an neslini “müçtehit toplum” diye tanımlar. İlk nesil okuma, anlama, fıkhetme çabasını göstermiştir. Soru ve hesap sormayı bilmiştir.  Düşünen, tefekkür eden, üreten, ehil insanları seçebilen, seçtiklerini denetleyebilme, emri bil maruf ve nehyi anıl münker sorumluluğuyla uyarabilme bilgi, beceri ve iradesine sahip bir toplumdu.  Hatta iş konusunda her şeye rağmen kendileriyle istişare eden Resulullah’a bile vahye dayanmayan tercihlerine katılmayıp farklı teklifler getirebilen, Resulullah dan sonraki halifeleri hutbedeyken susturabilen, hesaba çekebilen bir toplumdu.

Sonuç itibariyle onlar hayatlarının merkezine Allah'ı ve Peygamberi yerleştirmişlerdi onlar tüm istek ve arzuları Allah bizden ne ister Resulullah bizi nasıl görmek ister heyecanını yaşıyorlardı. Allah Resulü’nün has talebelerinin hayatları hızla değişti cahiliye dönemine ait bir zerrecik dahi olsa Allah Resulü hemen müdahalede bulunurdu.  Bizler Sahabe’nin Kuran’ı nasıl anladığı nasıl yaşadığını anlarsak yol alırız ama onları göğe kaldırır kendimizden uzaklaştırırsak anlayamayız. 

Selam ve dua ile 

Yazarın Eski Yazıları