Bir uyum ve teslimiyet kahramanı
Uysal, uyumlu, herkesle iyi geçinmesini bilen bir yapısı vardır Hz Ebu Ubeyd’e sosyal ahengi, kardeşlik ruhunu muhafaza etmeye özen gösteren ve bu uğurda kendisine takdim edilen makamları bile elinin tersiyle itebilen bir insandır. Bunun en güzel Örneklerinden biri Hudeybiye antlaşması sonrasında Hz Ömer ile olan diyalogudur. O şöyle diyordu “Ey! İbn Hattap sen Resulullah’ın ne dediğini duymuyor musun? Şeytandan Allah’a sığın ve görüşünü kendine sakla” demesi üzerine Hz Ömer kendini toparlıyordu. Yine Hz Peygamber’in on bin kişilik ordusuyla Mekke’yi fethederken komutanlarından biride Ebu Ubeyd’e B. Cerrah’ı görüyoruz. Ve muhteşem bir uyum ve teslimiyet kahramanlığını yaşandığı Sel asil Gazvesi'ndeki tavrını görüyoruz. Onu zikretmekte fayda görüyoruz. Bu örnek olay, sahabenin hangi zor şartlar ve yokluk altında ilâyı kelimetullah için cihada çıktığına sadece bir tek örnektir. Yine Ebu Ubeyd’e 'nin şahsında, kumandanlık için nefsi tezkiye etmenin ve Resulullah'a kesin itaatin bir örneğini görmek mümkündür: "Resulullah, Beliy ve Üzre kabilelerine Amr b. el-Âs'i bir grup sahabenin basında kumandan olarak gönderdi. Amr'ın validesi Beliy kabilesindendi. Amr, Cüzam mevkiinde Zâtü's-Selâsil denilen bir yerde durmuş, ilerleyememiş ve Resulullah dan yârdim istemiştir. Resulullah, içlerinde Hz Ebu Bekir ve Hz Ömer'in de bulunduğu bir birliği Ebu Ubeyd’e kumandanlığında Amr'a yardıma göndermiştir. Ebu Ubeyd’e 'ye: “Amr b. el-As ile aranızda ihtilâf çıkmasın” diye de tembih etmiştir. Hakikaten Amr ile karsılaştığında Ebu Ubeyd’e, Amr’ın kumandanlık hususunda bencil davrandığını görünce: “Allah Resulü bana 'Amr ile ihtilâf çıkarma' dedi; onun için sen beni dinlemezsen, ben seni dinlerim” demiştir. Ebu Ubeyd’e kumandanlığa daha lâyık olmasına rağmen bu büyük davranışı göstermiştir.
Halifeler döneminde
Allah Resulü (s,a,s)'nün vefatını müteakip, halife seçimi için yapılan Beni Saide bahçesindeki toplantıda, ismi devlet başkanı adayları arasında geçer. Ve gariptir, onu destekleyenler arasında Hz Ebu Bekir de vardır. Ebu Ubeyd’e, bu teklifi reddederek, halifelik makamına Ebu Bekir'in daha layık olduğu-nu söyler ve ona ilk biat edenler arasında yer alır. Elhak o, bu vazifeyi hakkıyla yerine getirebilecek vasıflara sahip birisidir. Nitekim Hz Ömer'in vefatı öncesinde: “Eğer Ebu Ubeyd’e sağ olsaydı, devlet başkanlığına onu getirirdim.” demesi bunu göstermektedir. Hz Ömer'in, Ebu Ubeyd’e ye bakışını gösteren şu olay dikkat çekicidir: Bir gün Hz Ömer, arkadaşları ile bir evde otururken, onlardan dilek, istek ve temennilerini sorar. Bazıları Allah yolunda infak etmek için ev dolusu altın, bazısı aynı gaye uğrunda mücevherat temenni eder. Hz Ömer ise; “Ne kadar arzu ederdim bu ev, Ebu Ubeyd’e misali insanlarla dolu olsaydı.” diyerek hem temennisini ortaya koyar, hem de huzurda bulunan kişilere dolaylı bir mesaj verir. İki buçuk yıl sürecek olan Hz Ebu Bekir’in hilafet döneminde ümmetin emini olan Ebu Ubeyd’e üzerine düşeni tam bir teslimiyet göstererek yerine getirdi. Hz Peygamberin vefatında sonra Hz Ebu Bekir halife seçilir seçilmez, Usame ordusunu harekete geçirdi Ebu Ubeyd’e b.Cerrah’ta o ordu içerisinde yerini aldı, bu ordu selamet ile gidip geldikten sonra Hz Ebu Bekir irtidat hareketlerini bastırmak adına Halid b. Velid’i görevlendirdi ve birçok bölgede sükûnet sağlandı. Bu dönem zarfında Ebu Ubeyd’e b. Cerrah Medine’de Hz Ebu Bekir in yanında yönetim işinde ona yardımcı oldu. Genelde mali işlere Hz Ömer ise yargı işlerine bakarak yeni halifenin yükünü paylaşılıyorlardı. Mali işler sorumlusu Ebu Ubeyd’e ilk olarak uygulaması ise halifeye maaş bağlaması olduğunu görüyoruz. Bunun sebebi ise hilafetin ilk günlerinde Hz Ebu Bekir sırtında elbiseler pazara doğru giderken onu Hz Ömer ve Ebu Ubeyd’e görürler ne yaptığını sorduklarında pazara mal satmaya gittiğini öğrenirler. Bunun doğru olmadığını söylediklerinde Hz Ebu Bekir “Peki ailemi nasıl geçindireyim?” diye sorar. Bumun üzerine Ebu Ubeyd’e ashabın ileri gelenleri ile istişare ederek halifeye maaş bağlar. İrtidat hareketleri bastırılınca Hz Ebu Bekir orduyu beş kola ayırdı;
1- Halid b. Velid komutasında ırak ve çevresinde
2- Yezid b. Ebu Sufyan komutasında Şam bölgesine
3- Amr b. As komutasında Filistin bölgesinde
4- Şürahbil b. Hasane komutasında Ürdün ve civarında
5- Ebu Ubeyd’e B. Cerrah komutasında Humus Suriye bölgesinde görevlendirdi.
Bu beş farklı bölgede sürdürülen fetih hareketlerini aynı zamanda kendi aralarında alt kademeleri oluşturmuşlardı. Hz Ebu Bekir bu beş kola ayırdığı İslam ordularının birleşmesi halinde Ebu Ubeyd’e b. Cerrah’ın genel komutan olacağını bildirmişti. İslam’ın bu yiğitleri görev alanları olan bu cephelerde cihad vazifelerini yerine getirirlerken Halid b. Velid ırak cephesinde büyük başarılar elde etmiş ve o ara görevini yerine getirme mutluluğuyla hac yapmak için Mekke’nin yolunu tutmuştu. Tam bu sırada Bizans ellerindeki toprakları Müslümanlara bırakmanın acısını oradaki İslam ordularının durdurulması için o dönem yeryüzünü devasa bir ordusunu hazırlayarak İslam ordularını yurtlarından sürüp çıkarmak için 240 bin kişilik bir ordu tertiplendiğinin haberini alan halife Allah’ın kılıcı Halid b. Velid’e derhal Suriye’ye hareket etme emri verir. Bunun üzerine Halid b. Velid, ikrime b. Ebu cehil, Amr b. As, Şürahbil b. Hasene, Yezid b. Ebu Sufyan ve Ebu Ubeyd’e B. Cerrah tüm askerlerin birleşmesiyle 40 bin’e ulaşan İslam ordusu kuruldu. Kendinde altı kat fazla olan inkâr ordusuyla savaşmak için, Ürdün yakınlarında Yermük denen vadide toplanıp düşmanı beklemeye başladılar. Halid b. Velid buraya geldiği zaman baktı ki, İslam orduları her ne kadar aralarında bir birliktelik oluşturmuşlarsa da komuta yinede bir komutanda değil, her komutan kendi birliğini idare etmektedir. Gerçi Ebu Ubeyd’e b. Cerrah genel komutan olarak atanmıştı ama İslam ordusu karşısında duran kendilerinden altı kat büyük olan düşmanla savaşma yerine, dört farklı yönden savaşmayı düşündükleri için aralarında bir birliktelik oluşturmamışlardı. Savaş sanatında büyük bir dahi olan Halid böyle bir davranışın doğru olmadığını fark etti. Tüm İslam ordularının tek bir cepheden ve tek bir komutadan hareket ederek ancak zafere ulaşabileceklerini düşündü, bu amaçla tüm komutanları topladı ve şu tarihi konuşmayı yaptı: “Kardeşlerim; gün büyüklük taslayıp kimin komutan olacağı tartışmasının yapılacağı gün değildir, gün ölüm kalım günüdür, gün İslam’ın şeref ve haysiyetini koruma günüdür. Düşman bizden sayıca fazla ve güçlüdür. Eğer biz düşman karşısına böyle çıkarsak Allah muhafaza yenilebiliriz, iyisi mi kimin komutan olacağı hiç önemli değil isterseniz her gün birimiz orduya komutanlık edelim. Ama ne olur tek cephede ve tek bir komuta altında savaşalım.” Halid b. Velid’in bu etkileyici konuşmasının ardından bir uyum kahramanı olan Ebu Ubeyd’e B. Cerrah kendi hakkı olan komutanlıktan feragat edip komutanlığı Halid B. Velide devretti. İslam orduları bu şevk ve heyecanla Yermük’e Bizans ordularını tarumar etti. İki ordu yermükte saf tutmuş savaşın başlamasını beklerken, o sıralar Ebu Ubeyd’e ’ye bir mektup ulaşır. Mektupta “Hz Ebu Bekir vefat etti ve beni de bu zor görev ile vazifelendirdi artık ben İslam’ın ikinci halifesiyim. Ey Ebu Ubeyd’e! Bu mektubum sana ulaşınca ordu komutanlığını Halid b. Velid’ten al, o da senin emrinde bir asker olsun.” dedi. Ebu Ubeyd’e B. Cerrah Hz Ebu Bekir’in vefatını nede Halit’in azledildiğini savaş bitene kadar kimseye söylemeyip Halit B. Velide er olmayı seçti. Savaş bittikten sonra durum Halide anlatılınca, Halit kendini mahcup hissederek Ebu Ubeyd’e ’ye askerlere namaz kıldırmasını istedi. Hicretin 13. Yılı Hz Ebu Ubeyd’e, Şam ve havalisinin fethini tamamladıktan sonra buraların tanzim ve idaresinin ıslahı ile meşgul olmuştu. 18. Hicri Arabistan’da kıtlık olmuş, Hz Ömer valilerden yardım istemişti. Ona ilk yardım eden Hz Ebu Ubeyd’e olmuş Medine’ye derhal dört bin tük zahire göndermiş, bunları bizzat Medine’ye kadar götürerek Medine civarındaki ahaliye taksim etmiş sonra da vazifesinin başına dönmüştü.
Üstünlük takvada olduğunu iyi biliyordu
Hz Ebu Ubeyd’e faziletlerin timsali olan bir zattı. Allah’tan sakınır, Allah’ın emri ve Resulü’nün sünneti dairesinde hareket eder, züht ve takva içinde yaşar, mütevazı, eşitliği seven, merhametli bir insandı. Onun bütün işleri ve hareketlerinde Allah korkusu hâkimdi. Sanki Allah’ın bütün heybet ve celali daima onun gözü önündeydi. Hz Ebu Ubeyd’e son derece mütevazı bir zattı. O kadar ki takva itibariyle üstünlük sahibi olanları, üstün tutmakta asla tereddüt etmezdi. O Azığın en iyi takva olduğunu.(Bakara-197) takva sahiplerine korku olmadığı. (Araf-35) Allah katında üstün değerli olan takvası yüksek olandır. (Hucurat-13) çok iyi biliyordu O, Şam emeriyken, bir gün şu sözleri söylemişti: ‘’Ey insanlar! Ben Kureyş’ten bir adamım. Fakat kırmızı; siyah bir kimse yoktur ki, takva itibariyle beni geçsinde ben: Ne olurdu keşke bu adamın bedeni içinde yaşayan ben olaydım! Demeyeyim.’’diyordu Hz Ömer ile olan diyalogu Halife Hz Ömer, Şam’a gittiğinde, kendisini karşılayan emirlere: “Kardeşim nerede?” diye sormuştu. Onlar halifeye kimden söz ettiğini sorduklarında: “Ebu Ubeyd’e!” cevabını almışlardı. Halife’ye “Ebu Ubeyd’e şimdi geliyor” demişler ve o sırada Ebu Ubeyd’e gelmişti. Hz Ömer ona: ‘’Haydi seni n evine gidelim’’ demişti. Ebu Ubeyd’e “Benim evime ne yapacaksınız?” demişti. Sonrada Halife’yi alıp evine götürmüştü. Halife, Ebu Ubeyd’e nin evinde bir şeyh görememiş ve ona şöyle demişti: “Nerede senin eşyan? Burada bir keçe, bir kırba gibi şeylerden başka bir şey yok. Sen emirsin, senin burada yiyecek bir şeyin yok mu?” Bunun üzerine Hz Ebu Ubeyd’e, bir zembil içinden birkaç lokma çıkararak takdim etmişti. Bunu gören Halife ağlamış ve şöyle demişti: “Ebu Ubeyd’e Dünya herkesi değiştirdi, yalnız seni değiştiremedi.” dedi. Bir defasında Hz Ömer Ebu Ubeyd’e nin şahsına dört bin dirhem göndermiş ve bu parayı ona götürecek elçiye: “Dikkat et, bakalım bu parayı ne yapacak?”demişti. Hz Ebu Ubeyd’e, bu parayı aldıktan sonra, hemen askerleri arasında taksim etmişti. Elçi geri döndüğü zaman durumu Halife’ye anlatmıştı. Halife Hz Ömer şunları söylemişti: “Allah’a hamd olsun ki Müslümanlar içinde böyle insanlar var.” Hz Ebu Ubeyd’e Şam harekâtı esnasında başkumandan bulunuyordu. 1 Aralık Bizanslılar onunla müzakere isteyerek bir elçi göndermişlerdi. Bizans elçisi Ebu Ubeyd’e yi ihtişam içinde göreceğini sanıyordu. Ne var ki başkumandanın kim olduğunu bile seçememişti Müslümanlar hep bir arada oturuyor kimin kimden üstün olduğunu gösterecek bir işaret yoktu. Bu durumda elçi Ebu Ubeyd’e nin kim olduğunu sormak zorunda kalmış ve ancak ondan sonra Ebu Ubeyd’e yi tanıyabilmişti Hz Ebu Ubeyd’e Müslümanlar arasında eşitliğe fevkalade riayet ederdi. O başkumandanlığı üstlendiği sırada düşmanlardan biri bir Müslüman’a iltica etmişti. O Müslüman da onu himayesine almıştı. Mesele kumandanlar arsında söz konusu olmuş; Halid B. Velid ile Amr b. As onu böyle bir salahiyeti olmadığını söylemişlerdi. Hz Ebu Ubeyd’e Muhalefet Etmiş ve bir Müslüman’ın kendisine iltica eden adamı himaye edebileceğini söylemişti.
KAYNAKÇA 1- İbn-Sad Tabakat 2- İbn Hacer isabe 3- Asrı Saadet 4- Tablolar 5- Şerafettin KALAY(Peygamber Dostları) 6- Muhammed Emin YILDIRIM 7- Ahmet KURUCAN (Yeni Ümit) 8- Dinibil.com