Allah Resulünün Tercümanı - Zeyd Bin Sabit

Halil Kara


Ashabı-ı Kira’mdan her birinin üstün ayrı bir meziyeti vardır. Bu kutlu insanlardan kimi komutanlığıyla, Resulullah’a (s.a.v) sadakatte zirveyi tutmasıyla, cömertliğiyle, yüksek fedakârlığıyla, cesaretiyle, ibadet ve teatiyle, hicretiyle, oldukça zor şartlar altındaki biatiyle bilinir. Kimisi Bedir ve Uhud gibi oldukça çetin savaşlarda gösterdiği eşsiz kahramanlığıyla, bütün tehlikelere rağmen imanında hiçbir sarsıntı yaşamamasıyla, ilmiyle, hayatını Kur'ân'ın yazılmasına ezberlenmesine ve başkalarına aktarılmasına adanmasıyla ünlüdür.

Zeyd bin Sabitinde pek çok özelliği vardır. Özelliklerinin başında Kur’an’a adanmış bir hayatı olmakla birlikte Allah resulünün tercümanlığıyla da meşhurdur. Hz. Zeyd, şer’i ilimlerdeki rüsuhundan başka diğer ilim ve fenlerde de rüsuh(ilim ve fende geniş bilgi sahibi olma) sahibi idi. Biraz da bundan bahsetmek isteriz.

Hz. Zeyd b. Sabit, muhtelif lisanlara vakıftı. Resul-i Ekrem’in irşadı ile İbrani ve Süryani’yi öğrenmişti. Bu lisanlarla yazılan her şeyi okur, Resul-i Ekrem tarafından bu lisanlarda bir şey yazılması icap ettiği zaman onu da yazardı.

Hz. Zeyd, Yahudilerin mukaddes kitaplarını kolaylıkla mütalaa ederdi. Mesudi’nin anlatmasına göre, Hz. Zeyd, İbrani ve Süryani’den başka Rumların, Mısırlıların, Habeşilerin lisanını da öğrenmişti. Hz. Zeyd bin Sabit, büyük işler başaran ve büyük hizmetler bırakan bir sahabedir. Ümmetin ıslahı hususundaki gayretleri yerinde ve zamanında müdahaleleri ile işleri yoluna koyma çalışmaları ile ilmin yayılması hususundaki çalışmaları gibi nice hizmetler yapmıştır. O’nun hizmetleri anlatılamayacak kadar çok ve büyüktür.

Zeyd b. Sabit, Hz. Peygamber'in (s.a.v) kutlu ashabının önde gelenlerinden biridir. Ensar'dan olup, Hazrec kabilesinin bir kolu olan Neccâroğulları'na mensuptur. Hicretten önce Müslümanlıkla şereflenmiştir. Nitekim Resulullah (s.a.v) Medine'ye hicret buyurduklarında, Zeyd b. Sabit, 17 sureyi ezberlemiş biri olarak Peygamberimizle tanıştırılmıştı. Allah Resulü’ne (s.a.v) Kur'an okuyunca, okuyuşu Resulullah'ın (s.a.v) çok hoşuna gitmişti. Ayrıca Allah Resulü (s.a.v) ona İbraniceyi öğrenmesini tavsiye etmiş, bunun üzerine Zeyd de (r.a.) İbraniceyi 15 gün içerisinde okuyup yazacak seviyede öğrenmişti. Bundan sonra da Peygamber Efendimize (s.a.v) gelen İbranice mektupları, o okuyup yazmaya başlamıştı. Buradan da Zeyd’in, son derece zeki ve hafızasının da güçlü olduğu anlaşılmaktadır. Resulullah (s.a.v) Medine'yi teşrif buyurduklarında, Zeyd b. Sabit 11 yaşındaydı.

Hz. Zeyd, Hicri 45  (Miladi 665) yılında Hz. Muaviye’nin halifeliği sırasında Medine’de vefat etti. Bu sırada yaşları ellinin üzerindeydi. Cenazesinde Abdullah İbni Abbas, Said bin Müseyyeb ve Ebu Hureyre (r.a.) de bulundular. Namazını Mervan bin Hakem kıldırdı. Abdullah İbn-i Abbas hazretleri: Bugün ilim hazinesi defn olundu” diye teessürlerini ifade etmiş ve meşhur şair Hassan bin Sabit de acıklı bir mersiye okumuş, herkes üzüntülerini belirtmişlerdi.(Hassan ve oğlundan sonra kafiyelerden kim anlar? Zeyd ibn-i sabitten sonra manalardan kim anla

Vahiy Kâtipliği

Resulullah (s.a.v) da onu, Kur'an konusundaki derinliğinden dolayı her zaman önde tutardı. Nitekim Tebuk Seferi'nde Neccaroğulları'nın sancağı Umara b. Said'in (r.a.) elindeydi. Allah Resulü (s.a.v) sancağı onun elinden alarak Zeyd b. Sabit'e (r.a.) verince, Umara: Ya Resulullah! Benimle ilgili herhangi (menfi) bir bilgi mi sana ulaştı?" deyince, Resulullah (s.a.v): "Hayır. Ancak Kur'an öndedir." buyurdular.   Zeyd b.sabit (r.a) ashabın âlimlerindendi. Resulullah Döneminde Feraiz’de Zeyd b. Sabit (r.a.),Fetva verirlerdi. Bunun için de kendisine hassas görevler verilirdi. Meselâ Yermuk Gazvesi'nde ganimetlerin taksimi görevi kendisine verilmişti.Zeyd b. Sabit (r.a.), hem vahiy kâtipliği hem de Allah Resulü’nün (s.a.v) diğer yazışmalarını yapardı. Resulullah (s.a.v) Medine'ye geldikten sonra ilk vahyi yazan Übey b. Ka'b (r.a.), sonra ise Zeyd b. Sabit'ti (r.a.). Aynı zamanda Resulullah'ın (s.a.v) da Medine'de komşusu olup Resûlullah’a (s.a.v) vahiy geldiğinde Zeyd b. Sabit'i (r.a.) çağırtır ve gelen vahiyleri ona yazdırırdı.

Zeyd b. Sabit (r.a.), konuyla ilgili şu bilgiyi vermektedir: "Ben, Resulullah'a (s.a.v) indirilen vahiyleri yazardım. O'na vahiy indiği zaman üzerine şiddetli bir terleme gelirdi, sonra vahiy hâli geçince, Resulullah imlâ ettirir ben de, beraberimde getirdiğim kemik veya başka bir parça üzerine yazardım. Yazma işi bitince, (Vahiy esnasında üzerime çöken) Kur'ân'ın ağırlığından ayaklarımın ezildiğini, artık bir daha yürüyemeyeceğimi zannederdim. Yazma işi bitince bana: 'Oku!' derdi. Ben de okurdum, bir hata varsa düzeltirdi. Daha sonra da ben bu yazdıklarımı diğer insanlara götürürdüm."

Zeyd b. Sabit yine bir defasında vahiy yazma tecrübesini şöyle bir anekdotta anlatmaktadır: Bir defasında Allah Resulü (s.a.v), gelen vahyi yazmam için beni çağırdı. Yazı malzemeleriyle onun yanına gittim. Bana Nisa Suresi'nin 95. ayetini yazdırdı. Bu ayette cihad’dan geri kalan müminlerle, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad eden müminlerin elbette bir olmadığı, Allah Teâlâ'nın, malları ve canları ile mücahede edenleri, derece bakımından, cihada gitmeyenlerden üstün kıldığı belirtiliyordu. O anda orada Abdullah b. Ümm-i Mektum adındaki ama sahabe de vardı. Ayetle ilgili olarak Resulullah'a (s.a.v): "Ya Resulullah! O zaman benim durumum ne olacak, zîrâ ben amayım?" deyince, bu defa âyette daha önce olmayan "ğayru uli'd-darari" (özürlülerin dışındakiler) ilâvesi nazil oldu.

Kur’an’ın Cemi

Zeyd b. Sabit’in (r.a.), Kur'an'a olan hizmeti, sadece Resulullah (s.a.v) hayatta iken değildir. O daha sonraki dönemlerde de gerek Kur'ân'ın cem'i ve gerekse çoğaltılması faaliyetlerinde hep vazgeçilmezlerden birisi olmuştur. Allah Resulü'nün (s.a.v) vefatından sonra, O'nun yerine Müslümanların halifesi olarak Hz. Ebubekir seçilmişti. Bu dönemde irtidat hâdiseleri ortaya çıktı. Hz. Ebubekir ordular hazırlayarak bu hâdiselerin üstüne gitti. Hicretin 12. yılında Yemame Savaşı'nda Müslümanlar büyük kayıplar verdiler. Özellikle de bu savaşta yetmiş Kur'an hafızı şehit oldu. Bu acı durum Hz. Ömer'i korkuttu. Hemen Hz. Ebubekir’in yanına giderek, Kur'ân'ın zayi olmasından korktuğunu, bunun için de Kur'ân'ın hemen cemedilip (toplanılıp) bir kitap hâline getirilmesini söyledi. 

Hz. Ebubekir (r.a.), önce bu tekliften kaçındı. Onun kaçınmasının sebebi, Resulullah'ın yapmadığı bir işi, kendisinin yapacak olmasıydı. Fakat onun bu kaçınmasına rağmen Hz. Ömer (r.a.) iyice ısrar etti. Sonunda Allah Teâlâ, Hz. Ebubekir'in kalbini bu işe ısındırdı.

Hz. Ebubekir (r.a) ile Hz. Ömer (r.a), Kur'an ayetlerinin bir araya toplanması vazifesi için, Zeyd b. Sabit (r.a) üzerinde karar verdikten sonra onu yanlarına çağırdılar. Hz. Zeyd (r.a) yanına gelince, Hz. Ebubekir(r.a) ona, Hz. Ömer (r.a) ile aralarında geçen konuşmayı haber verdi ve şöyle devam etti: "Sen genç ve akıllı birisin. Senin aleyhinde hiçbir şey söyleyemeyiz. Sen Resulullah’a gelen vahyi yazıyordun, Kur'an-ı Kerim'i inceleyip toplar mısın?" Bu vazifenin zorluğuna işaretle Hz. Zeyd (r.a.) şöyle cevap verdi: "Allah'a yemin ederim ki, bana bir dağı taşımayı teklif etselerdi, Kur'an'ı toplama işinden daha ağır gelmezdi." Zeyd (r.a) bununla birlikte bu mühim vazifeyi yapmak gerektiğine inanıyordu. Öncelikli olarak Kur'an'ın yazılı olduğu sahifeleri araştırmaya başladı. Bu hususta çok ihtiyatlı davranıyordu. Yazılı olarak bulduğu ayetleri hemen kabul etmiyor; bu ayetin, Allah Resulü (sav)’nün huzurunda yazıldığına dair iki şahit istiyor, ondan sonra kaydediyordu. Zeyd b. Sabit (r.a), Sahabe-i Kira’mın da gayretiyle Kur'an'ın toplanması işini bir sene gibi kısa bir zamanda tamamladı. Daha sonra ashabın tamamını bir araya getirdi. Toplanan Mushaf onlara okudu. Müslümanlar okunanları tasdik ettiler. Bu şekilde iki kapak arasında toplatılan Kur'an sahifeleri, vefatına kadar Hz. Ebu Bekir'in (r.a), sonra Hz. Ömer (r.a)'in, daha sonra da Hz. Ömer'in (r.a) kızı ve Resulullah’ın  (sav) hanımı Hz. Hafsa'nın (r.a.) yanında kaldı.

 

Kaynak: El-isabe
İbn-i sa’d
DİA, X, 87
Haksöz
Ehli s.b
Prof. Dr. Muhittin Akgül
Son Peygamber info
Asr-ı saadet)-(Tablolar)-(Hayatüs sehabe)

 

Yazarın Eski Yazıları