Bakara Suresi 1-5

Halil Kara


RAHMETİ SONSUZ MERHAMETİ SINIRSIZ ALLAHIN ADIYLA

      Elif, Lam, Mim; İşte bu Kur’an ilahi bir kelamdır, bunda hiç şüphe yok Kur'an insanlar için bir hidayet Rehberi’dir, fakat bunu anlayacak olanlar Allah'a karşı sakınanlardır.                                        

      Muttakiler için bu kitap’tan kalbe faydalanma ehliyeti veren takvadır. Kalbin kilitlerini açan takva o nurun kalbe girerek vazifelerini yapmasını sağlar. Faydalı her şeyi tutup kaldırabilmeye karşılayıp hüsnü kabul göstermeye ve hayra çağırıldığında icabet etmeye kalbi hazırlayan takvadır. Kur’an'da hidayeti bulmak isteyen kimsenin ona selim kalple ve hulusu niyetle teveccüh etmesi zaruri’dir. Daha sonra buna (Kur’an'a) korkan korunan delalete düşmekten çekinen bir kalple yanaşması gerekir. İşte o vakit Kur'an esrar ve envarını açar ve kendisine takva korku ve hassasiyetle mücehhez olarak bu esrar ve envarını kabule gelen kalbe onu aktarır. Hz. Ömer (r.a) Übey bin Kaab takva nedir?  Diye sorduğunda şu cevabı verir; Hz. Kaab “Dikenli yolda hiç yürümedin mi?" dedi. "Hz. Ömer  “Yürüdüm" deyince o zaman Hz. Kaab “Ne yaptın" dedi. Hz. Ömer “Paçalarımı sıvayıp gayret sarf ettim" cevabını verir. Hz. Übey bin Kaab “işte takva o dur.” dedi. Takva duyguda vicdan, şuurda berraklık, devamlı korku, daima sakınma, yolun dikenlerinden korunma, hayat yolunun şehvetlerin ve çeşitli arzularının dikenlerinin sardığı yol. Boş ümitlerin bağlandığı dikenli yollarda yürüyormuş gibi hayatın içinden olumlu ve olumsuz taşları dikenleri ayıklamak İhlâsla başlar ilahi kelamı Kur'an-ı öpüp başına koyduğu gibi hayatına koymak, hayatında hâkim kılmak, yolda nasıl yürüyeceğinden, akşam nasıl yatacağına kadar başlayarak halis, temiz, doğru ve öz gönülden gelen dostluk samimiyetle her işinde Allah'ın rızasını gözeterek halisane bir kullukta bulunmalıdır; (Biz kitabı sana hak ile indirdik sende ihlâs ile Allah'a kulluk et iyi bil ki halis din yalnız Allahın'dır. Zümer suresi 2-3. Büyük sofilerden Endülüslü İbni Meserenin yaptığı açılım pek güzel. Kısaca aktaracak olursak kul samimi iyi niyetli ve temiz bir şekilde Allah'ın emirlerini ve yasakları doğrultusunda hikmetin gerektirdiği bilgi ve basiretle hizmet etmektedir."İhlâs sahipleri insanların en şefkatli ve merhametlileridir." denmektedir. Bir kimsenin ihlâs’ı samimiyeti başkalarına olan şefkati ve onlar için duyduğu korkuyla doğrulanır. Kendisinden başkasını düşünmeyen diğer varlıklar hakkında şefkat ve merhamet istemeyen bir ihlâs samimiyet kuru iddia'dan öteye geçmez hem bu şekilde davranan hem de ihlâstan samimiyetten doğruluktan söz eden kişi ise kelimenin tam anlamıyla gafildir.

      Surenin başına dönecek olursak Medine den Evs ve Hazreç kabile mensupları beraber yaşadıkları Yahudilerden bir Peygamberin gelmesinin yaklaştığını duyuyorlardı. Yahudiler bu yüzden Araplara karşı yakında galip geleceklerini yani o Peygamberin vasıtasıyla memleketler fethedeceklerini söylüyorlardı. Lakin Hz. Peygamber Cenabı Allah tarafından Resul olarak gönderilince de bunu bile bile inkâr ettiler. Fakat Hazreç heyeti Hz. Peygamberin İslam davetine icabet ettiler. Evs ve Hazreç Hz. Peygambere ailelerini, mallarını, canlarını nasıl müdafaa ediyorlarsa onu da o şekilde müdafaa edeceklerine söz verdiler. "Seni bu şartlarda korursak bize ne var" dediler. Hz. Peygamber “Cennet” deyince, onlar “karlı bir alışveriş "dediler. Bunu bozmayız bozmayı aklımızdan bile geçirmeyiz işte bu kardeşlik bu bağlılık o müminlerin vasıfları Ensar Muhacir seçkin Müslüman tabakası meydana geldi. Surenin burada imanın temel esaslarından başlayarak bu vasıflar bütün sadık müminlerin sıfatı olmakla beraber evvel emirde o günkü Medine’yi şereflendiren ilk Müslüman topluluğunun sıfatlarıdır. Onlar ki Gayba inanırlar namazı dosdoğru kılarlar kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de infak ederler.

        Muttakilerin ikinci vasfı yapıcı ve hareketli şuur birliğine sahip şekilde gelen Kur'an’ı hepsinin kalbinde Gayba inanmaları; Zira Gayba iman olmadan imtihan olmaz. Rahmetli Seyyid Kutub;  Gayba iman insanoğlunun yükselme yolunun ilk adımıdır. Ancak hislerin tercümanlığını yapabileceği hayvanlık mertebesinden bu adımla kurtulur ve insanlık mertebesine intikal eder. İşte basiretle insan kısa ömrünün hudutlarını aşan zaman ve mekânın ötesinde büyük bir kuvvetin var olduğunu hisseder. Görünen ve görünmeyen kâinatın ötesinde kâinattan daha büyük bir hakikatin bulunduğu bu varlıkların ondan sudur ettiğini söyler.  Mesela evinizde otururken kapınız çalınır ses duyarsınız bu ses sizin için şuur haline geçmiş hazır ve şahittir, bundan anlarsınız ki kapıyı çalan vardır, ama kimin çaldığı sizin için Gaibtir. Bakıp görünceye kadar onu şahsen belirleyemezsiniz fakat kapıyı çalan bulunduğunda zaruri bir şekilde intikali olarak doğrularsınız bu bir iman veya intikali bir ilim olur; sonra henüz kapınızı çalmayan ve sesi size yetişmeyen daha nice Gaib‘ler bulunduğunu da doğrulayabilirsiniz. "Doğrulamak iman etmektir."

         1-) Kur'an'dan yararlanmanın birinci şartı;  Allah'tan korkan hakla batılı ayıran ve Salih kimseler arasına girmek isteyen bir muttaki olmak;

         2-) İkinci şartı ise; Gayba imandır.

         3-) Kur'an'dan yararlanmanın hidayete ulaşmanın üçüncü basamağı ise; kişinin Kur’an öğretilerini hemen pratiğe, uygulamaya hazır olmasıdır. Namaz Kur'an'ın emrettiği ilk ve en önemli görevlerden biri olduğu için imandaki samimiyetin ölçüsü ve pratik bir delil’idir. Bu nedenle bir kimse İslam’ı kabul ettikten sonra ezan sesi duyduğunda cemaate katılıp namazı eda etmelidir. Çünkü şahadetin samimi olup olmadığını bu belirler. Eğer ezana kulak asmaz cemaate katılmazsa onun imanında samimi olmadığının bir göstergesidir.  Namaz Efendimizin buyurmasıyla “Müminin miracıdır”. Müslüman’ı yükseltir ve yine Efendimizin "Namaz dinin direğidir” gibi ve defa atla değişik ayetlerde’de geçmesi bunun delilidir ."

     4-) Kur'an'dan faydalanmanın dördüncü vasfı; İnfak etmek kişinin kazandığı maldan başkasının da hakkı olduğunu, dolayısıyla çalışıp kazandığı malın aslında Allah'ın verdiği bir rızık olarak görür ve Allah'ın davasına her halükarda malı ile fedakârlıkta bulunurlar. İnfak; zekâtı, sadakayı ve hayır yolda verilen her yardımı içine alan bir ifadedir. “Zira ancak;  Sana ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz" diye tevhit üslubu içinde sadece Allah'a ibadet etmek ve kardeşler cemaati ile namaz kılabilmek için safları düzeltmek ve o saflarda bir eşitlik ve denklik duygusu ile muntazam varlık göstermek lazım'dır. Bu ise o cemaat içinde rızıktan mahrum kimseyi bırakmamaktadır. Bir aç ile bir tokun bir safta sağlam bir yapı gibi bir muhabbet ve kardeşlik duygusuyla, birbirine kalben perçinlenmesi mümkün değildir. Dolayısıyla cemaatin hakiki bir tevhit ibadeti olması, cidden fakir ve miskin olanlarının gözetilmesi evvela zekât ve sadaka i-fıtır, zenginlerle fakirler arasındaki uçurumu kapatarak bir muhabbet ağı kurması hem hepsinin Mevla’sının Allah Teâlâ olduğunu bildiren bir duygu ve iman ile kurulması büyük bir fariza'dır. Bu fariza'nın bu niyetle yerine getirmesinde Müslüman ferdiyetinde insani cimriliğinden silkelenecek Allah Teâlâlın bir halifesi yani bir vekili olmak rütbesini kazanacak ve elindeki malın Allah'ın malı olduğunu ve onu muhtaç olan Allah'ın kullarına ulaştırmaya memur bulunduğunu idrak ederek, "Al birader bu benim değil senin hakkındır. Bende bir emanettir. Ben bunu sana teslim etmekle memur bir dağıtıcıyım" diyecek. Böylece tevazuu ile fakir'in hakkını vererek kalbini hoş edecek ve bununla o cemaatin mümkün olduğu kadar açıklarını kapatacaktır.

       5-) Bununla birlikte Kur'an'dan faydalanmanın beşinci şartı da;  O muttakiler ki hem sana vahi edilen ve indirilen ve indirilmekte bulunan kitap ve şeriata, hem de senden evvel vahiy edilen ve indirilmiş bulunun tüm kitaplara da iman etmesi gerekir. (Bakara süresi 2/4)

       6-) Altıncı vasıf olarak’da Ahirete inanması gerekir. Tüm yapıp ettikleriyle birlikte öldükten sonra dirilmeye yani Ahirete inanmaktır. Kur'an'a göre Ahirete inanmak şu anlama gelir;

        A- İnsan tüm yaptıklarından ve tüm davranışlarından Allah'a karşı sorumludur.

        B- Dünya sonsuz değildir mutlaka sona erecektir.

        C- Ahirette başka bir dünyanın başlayıp bütün insanların yaptıklarının hesabını vermek üzere herkesin yaptığı amellerin karşılığını göreceği zamanı sadece Allah bilir

        D- Allah'ın iyi olarak hüküm verdikleri cennete, kötü olarak hüküm verdikleri de cehenneme gidecektir. Kimseye herhangi bir haksızlık yapılmayacaktır. Adalet tam olarak tecelli edecektir.

        E- Başarı ve başarısızlık, zenginlik fakirlik ölçülmeyecek kıyamet günü bu hususta Allah hüküm verecektir. Allah'ın verdiği hüküm sonucunda başarılı olan ancak gerçek başarıyı (felahı) elde etmiş olacaktır. Bu vasıflarda, bu vasıfları yerine getirenler işte bunlar; rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenlerde işte bunlardır.

          Selam ve duayla haftaya buluşmak dileğiyle...

 

Kaynakça; El munteka, Mevdudi, Elmalılı Hamdi Yazır, Kur’an Yolu

Yazarın Eski Yazıları