Hz Ali - 1

Halil Kara


Hz Ali (ra) Nasıl Anladı Ve Nasıl Yaşadı

Muhammed Allah'ın Rasulü'dür ve onunla birlikte olanlar kâfirlere karşı zorlu kendi aralarında ise merhametlidirler (Fetih/29)

Sizden biri eğer uyacaksa Hz Muhammed'in (sav) ashabına uysun, çünkü onlar bu ümmetin kalpler bakımından en iyileri ilim bakımından en derinleri, tefekkür gösteriş bakımından en azları, hidayet bakımından en doğruları, hal tavır bakımından en güzelleridir. Onlar Allah cc tarafından son peygamberinin sohbeti ve dininin ikamesi için seçmiş olduğu bahtiyar kimselerdir. Dolayısıyla onların faziletlerini takdir ediniz ve onların izinden gidiniz çünkü onlar dosdoğru bir hidayet üzeredirler (Abdullah Bin Mesud)

Onlar risalet davasında önden giden atlılar sıddıklar faruklar havariler aslanlar ensarlar muhacirler şehitler şahitler hayırlarda yarışıp her daim rehber ve öncü olanlardır.

Onlar, yaşmak için değil yaşatmak için yaşayanlar, kurtulma derdi oldukları için kurtarmak için çırpınanlar, başkalarının iman selameti uğruna yanmayı göze alanlar başkasının günahına ağlıyanlar, onlar, insanlık tarihinin en hayirli camaati, hakiki imanı elde edip kainata meydan okuyanları, cahiliyeye dair hayatlarında ne varsa hepsini sıyırıp atanları, takva elbisesini çıkarmamak üzere kuşananlarıdır. (M. Emin YILDIRIM)

Bizleri buluşturan Allah'a sonsuz hamd olsun peygamberlerine selam olsun ve selam o mübarek peygamberlerin izinden giden tüm ehli islamı'n üzerine olsun. Geçen ay ki yazımızda örnek nesilden Hz Abdullah Bin Mesud (ra) gündem yapmıştık aslında Hz Ali'yi ilk hafta da gündem yapmak istemiştik sebebi ise malumunuz etrafımızda olan olaylar çünkü bu fesat ve fitnelerin dolaştığı kimin ne yaptıği belli olmayan kardeşin kardeşi anlamak gibi bir durumu olmadığı ortamı en iyi Hz Ali’nin bildiğinin farkındaydık fakat bir ay gibi bir zamanı az bulduk erteledik zaman iki aya çıkmış oldu. Bu süreç zarfında okuyup araştırdığımız eserlerdeki çalışmalarımız özet olarak sıkıştırılmış haliyle on sayfayı buldu, bu seferde bunu nasıl anlatacağımız problemi ortaya çıktı sonrada dedik ki biz Hz Ali'yi anmak için mi yoksa anlamak için mi okuyoruz. Kendimiz bu iki anlam arasındaki farkı anlamaya çalışalım dedik bu göz ile gördük ki Hz Ali'yi anlatmak hem çok zor hemde çok zor, anmak kolay anlamak zor aslında kendi hayatımızda Hz Ali'nin hayatından kareler görmek mükündür. Ben görüyorum örneğin çocukluğuda bizim burada hizmet eden ve kendilerinden büyük işler başaran işte cumartesi bu ilim meclisine gelen öğrencilerimiz Gençliğini yine bizim burada hizmet veren hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan kendileri maddi sıkıntılar çekmelerine rağmen hiç aldırmayan gençlerimizi örnek verebiliriz. Başka yerlerde de bu vardır fakat buraya kadar güzel bundan sonrası sorun toparlıyamıyoruz parçalanıyoruz düşünce birliğimizi sağlıyamıyoruz. Bu yüzden biz Hz Ali'yi örnek almak durumundayı ve hayatını yeniden anma değil anlamak için okumalıyız. Sözlükte anmak söz ve davranışları hatırlamak zikretmek yâd etmek manasına gelir Hz Peygamberden sonra hayatı en iyi bilinen ikinci insan Hz Ali'dir desek doğrudur. Hayatı dolu dolu olduğundan bir veya iki hatırasını anlatmakla murat hasıl olur, kürsiye çıkan hemen hemen çoğu hoca bunu tercih eder çünkü bu hem kolay hemde risksizdir fakat Onu yüceleştirir erişilemez haline getirir efsaneleştirir. Zaten bunu görmek zor değil ancak anlamak farklı bir kavramdır. Sözlükte akıl erdirmek kavramak tahkik etmek öğrenmek bilmek faydalanmak birinin duygularını düşüncelerini hissetmek idrak etmek intiklal etmek farkına varmak gibi anlamlara gelir bunları yapmakta bir süreç ister çünkü az önce yüceltilmiş erişilmez haldekini hayata taşır, Rabbim başladığımız yolda bizim yardımcımız Olsun.

Öncellikle bakabildiğmiz eserler hakında bilgi vermek isterim,

1 - Nehcü'l beliğa Hz Ali'nin mektupları hutbeleri nasihatları özlü sözleri ihtiva eden Hz Ali'den üçyüz altmış yıl sonra torunlarından er Radî tarafından bir araya derlenen ikiyüzdan fazla şehrhi yapılmış bir eser.

2 - Ömer Rıza Doğrul 5. Cilt Hz Ali bölümü şu tesbitte bulunmuştur, Hz Ali muaviye gibi hareket etmiş olsa muhakkak muvaffak olurdu halbuki Hz Ali doğru dürüst bir insandı siyasetin dolamaçlı yollarına sapmazdı ikinci faktör ibni sebe faktörü der.

3 - Ali Muhammed Muhammed Sallabi farklı bir anlayışla çok iyimser yazılmış geniş çaplı bir kitap hayatı şahisyeti ve dönemi uzun uzun yediyüz küsür sayfa yazılmış ve ikisinin arasındaki dava ictihadi olduğunun sonucuna varmış. Ayrıca hakem olayını farklı birşekilde açıklar gürüşü orada bir aldatmanın olmadığı yönündedir.

4 - Ahmet Cemil Akıncı eseri Hz Ali'nin Hayatını Tarihi Roman şeklinde kaleme almış eserde muaviye savaş hiledir ilkesini ve siyasi kargaşalıktan faydalandığını saltanatin temeli için bunlar bahane olduğu açıkca gürülüyor

5 - İmamlar ve sultanlar Mustafa islamoğlu

6 – Hayatu sahabe Yusuf kandehlevi

7 - Yahudileşme temayülü Mustafa İslamoğlu

8 - Ethem ruhi fığlalı İmam Ali

Hz Ali'nin altmış üç yıllık hayatını dört safhaya ayırtmak mümkündür

1. Babasi Ebu Talibin yanında geçen çocukluk safhası 6-8 yıl

2. Hz Peygamberin yanında geçen şerefli safha 25 yıl

3. Kendisinden önceki halife devri 25 yıl

4. Bizzat kedisinin halifelik safhası 5 yıl

598 yılında Mekke’de başka bir rivayette 599 veya 600 de doğan Hz Ali, Hz peygamberle aynı evde yaşaması dolaysıla keyfli bir çoçukluk dönemi geçirmiştir. Ebu Talibin oğlu olan Ali o yıllarda peygamber efendimiz de Ebu Talib’in evinde kalıyordu, Hz Ali’ye “Ali” isminide Hz Muhammed vermiştir, Hz Ali o günleri şöyle anlatır;

“Çocuktum henüz, o beni bağrına basar, yatağına alırdı, beni koklardı, lokmayı çiğner, ağzıma verir yedirirdi, ben de heran, devenin yavrusu, nasıl anasının ardından giderse, onun ardından giderdim; o her gün bana huylarından birini öğretir ve ona uymamı buyururdu. Her yıl hira dağına çekilir kulluğa koyulurdu onu ben görürdüm başkası görmezdi, beni omuzuna alır Mekke’nin dağlarında vadilerinde, sokaklarında dolaştırırdı demektedir. Annesi Fatıma Binti Esed, peygamberimiz’in dedesinin kardeşinin kızıdır, peygamberimiz de kendisine “anneciğim” diye hitab ederdi.

Hz Ali gençliğini de dolu dolu geçirdi neredeyse peygaberden hiç ayrılmadı on yaşındayken iman etti pegamber ona çok güveniyordu verdiği her işi eksiksiz yerine getiriyordu daha küçük yaşta örneğin tüm akrabalarının o meşhur tebliğ toplantısında olduğu halde Hz Peygamber kim yardımcım olacak bu yolda deyince kimsede ses çıkmayınca küçük Ali ben senin yardımcın olurum diyebilecek kadar cesurdu. Müşrikler peygamberi öldürmeye karar kıldıkları zaman çekinmeden yatağına yatmış mürikler yatağı dolu gürünce beklemeye başlamışlardı ki baskın yaptıklarında karşılarında Ali'yi görünce şoke olmuşlardı peygamberimiz emniyetli bir şekilde hicret edip Mekke’den uzaklaşınca, İslâm Peygamberi’ne emanet edilen çeşitli emanetleri sahiplerine iade ederek annesini resul-ü ekrem’in kızı Fatma’yı başka iki kadınla birlikte alıp Medine’ye doğru hareket etmiştir. 450 km’lik sarp yolları zorluklarla aşarak Medine’ye vardıklarında Hz Muhammed kendilerini karşıladı, hallerini görünce boynuna sarıldı, ağladı, bağrına bastı mescidi nebevi inşa edildikten sonra kardeşliğin pekiştirilmesi ve muhacirlerin barındırılması için Ensar ile Muhaciri kardeş ilan etmişti. Hz Ali beni kimseye kardeş yapmadın deyince sen benim kardeşimsin cevabını vermişti. Mekke’de oldugu gibi Hz Ali Medine’de de çıkışını sürdürdü. O artık yirmi üç yaşında namı hızla yayılan aslanların aslanı Haydarül kerrar lakabını alan genç bir savaşçıydı üstelik peygamberin ciğer paresiye ile evli idi. Kûnyesi Ebû'l Hasan'dır diğer bir künyeside Ebû Turab toprağın babası dır, lakabı aslan anlamında Haydar'ül kerrar Allah'ın güçlü aslanı anlamında ''Esedullahi'l Galip.''Allah'ın rızâsını kazanmış anlamın da ''el Murteza gibi lakapları vardır. (Ethem ruhi Fığlalı)

Hazreti Ali, Nehrevan Savaşı’nda rakiplerini ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaştan sonra, Hariciler’den üç kişi Mekke’de Müslümanların siyasi durumları hakkında bazı müzakereler yaptıktan sonra Ali, Muaviye ve Amr bin As’ı öldürmeyi kararlaştırdılar. Bu üç kişiden Abdurrahman bin Mulcem, Ali’yi öldürmeyi üstlendi ve Kufe’ye hareket etti, Ramazan ayının 19 günü şafak vakti namaz kılarken zehirli kılıcıyla Hazreti Ali’yi yaralamıştır. İbni Mülcem yakalanıp huzuruna getirildiğinde, bunun yemeğini yedirip, istirahatini temin edin, yaşayacak olursam cezalandırır ya da affederim, ölürsem cezasını verin, fakat sakın haddi aşıp Müslümanların kanına girmeyin zira Allah haddi aşanları sevmez buyurmuştur. Hz Ali, Abdurrahman bin Mulcem’in kılıç darbesinden sonra şöyle dedi: Kabe’nin Rabbine andolsun ki, kurtuluşa erdim, ölümüm aç iken gelsin diyen Hz Ali, oğullarına “Allah’a kulluktan ayrılmayın dünya size gelsede siz ondan kaçın daima hakkı söyleyin her işiniz Allah için olsun” diye vasiyet etmiştir. İki gün evinde yattıktan sonra, 661 yılında 63 yaşında iken Küfe’de Ramazan ayında âyeti kerimeler okuyarak âhiret sınırına yaklaşmış sonunda “Lâ İlâhe illallah Muhammedun Rasûlullah” diyerek bu dünyadan çekilmiş cennet yurduna adımını atmıştır, Hz Ali’yi oğulları Hasan ve Hüseyin yıkamışlar namazını Hasan kıldırmış Kabri Irak’ın Necef şehrindedir

Devamı Gelecek

Yazarın Eski Yazıları